Ödül evinden fotoğraflar
Cakırhan Mimarisi, (Ertuğrul Aladağ)
Çakırhan Mimarisi ve Nail Çakırhan Nursel Duruel
Nail Çakırhan ile bir konuşma
Nail Çakırhan ve Halet Çambel Kültür ve Sanat Evi hakkında
Nail Çakırhan ve Halet Çambel Kültür ve Sanatevi nerededir?
Nail Çakırhan -  Kısa Yaşam Öyküsü
Halet Çambel’ın Özgeçmişi
Nail Çakırhan ve Eseri Söyleşi 1998
Nail Çakırhan Kimdir ?
Akyakalılar Nail Çakırhan’ı Unutmayacak (Teoman Ünüsan)

 

OKTAY EKİNCİ

GÖKOVA'DA ÇAKIRHAN MÜZESİ

Çamlar arasındaki tek katlı, küçük ama "etkisi çok büyük" evin verandasına çıkıp pencereden içeri baktığımızda, önce bizi fark etmiyor. Belli ki ocaktaki odunları yeni kurcalamış, alevler yükseliyor. Ocağın önündeki sinide henüz soyulmamış bir portakal, elma ve bir tabak ceviz (içi) var. Rakı kadehi yerde, kilimin üzerinde, eline yakın bir yerde. Yüzü ocağa dönük, sırtı pencereye. Ateşin kırmızısı beyaz saclarını okşuyor. Camı tıklatıyoruz, hemen dönüyor, gülüyor ve yer döşeğinden ayağa kalkmasıyla kapıyı açması bir oluyor... Değme gençlere taş çıkartırcasına...

Aslında Nail Çakırhan, bizler kendisini tanıdığımızdan bu yana, yani yaklaşık 20 yıldır, hep gülüyor, hep yaşam dolu...

1970'lerin sonlarında 70. Yaşına birkaç yıl kalmıştı. Biz ise henüz 30 bile değildik. O, Akyaka'daki geleneksel yöntemle yaptığı evlerin inşaatlarında güneşin doğuşundan akşamın geç saatlerine dek ustalarla birlikte "ayakta" çalışırken bizler daha onu seyrederken yorulurduk...

1910 doğumlu Nail Çakırhan, şimdilerde 88 yaşında. 1983'teki Ağa Han Mimarlık Ödülü'nü kazanan alçakgönüllü evinin yanı başına aynı şekilde tek katlı, küçük ve geleneksel yöntemde bu kez de 'kültür evini' yapıyor. Ustalarını da yine yalnız bırakmıyor. "Çok iyiler, tarif ettiğimi hemen yapıyorlar" diyor; ama ekliyor: "Fakat yine de bakmam lazım; gözüm tam göremediği için proje çizip ellerine veremiyorum, ancak gösteriyorum..."

ÇAKIRHAN MAHALLESİ

Akyaka, Muğla'nın Ula ilçesine bağlı ve Gökova Körfezi'nin hemen başlangıcındaki eski iskele köyünün adı. Henüz çiçeği burnunda bir de belediyesi var...

Akyaka Belediyesi, iskeleye giden ana yoldan Çakırhan'ın ödül alan evinin bulunduğu yere doğru inen sokağın adı "Nail Çakırhan Sokağı" koymuş. Tabelayı da güzel bir ağacın gövdesine asmışlar.

Sokağın ve tabelanın fotoğrafını çekerken "Acaba bu kadarı yeterlı olabilir mi" diye de düşünüyorum.

Akyaka'nın diğer kıyı beldelerimizden 'farkını' görenler, bu 'mucizevi' güzelliği yaratan 'doğa ve mimarlık uyumunun' tümüyle 'Çakırhan'ın eseri' olduğunu bilmeseler bile sezebilirler...

Çünkü, başka hiçbir kıyı beledemizdeki 'yeni yapılaşmada' gözlenemeyen bu güzellik, Çakırhan'ın 'insana ve çevreye saygılı' yöresel mimariyi 20 yılı aşkındır aynı titizlikte ve kararlılık içinde uygulamasından kaynaklanıyor. Kimileri; 'Bu binalar eski yapıların taklididir, çağdaş yorum taşımıyor' diye eleştirseler bile, diplomalı birçok mimarın 'çağdaş yorumlarıyla (!)' kıyı kentlerinin ne hale geldiğini görebilenler, elbetteki bu tür eleştirileri pek de geçerli sayamıyorlar. Hele yine Çakırhan'ın 'mimarlık eğitimi bile hiç almadan', sadece yapı bilgisi ve kültürel duyarlılığıyla Akyaka'ya böylesi bir 'özgün kimlik' kazandırdığı da anımsandığı zaman...

O kadar kı Çakırhan'ın yine 20 yılda yaptığı yaklaşık 20 kadar ev, Akyaka'daki binaların artık çok küçük bir azınlığını oluşturmasına rağmen, diğer yeni yapılan binaların hemen tümü de sanki birer 'Çakırhan evi' gibi duruyor. Gerçi, bunların hemen hiçbirisi Nail Çakırhan'ın yaptıklarında gözlenen özeni, ustalığı ve yerel kültürün inceliklerini aynı düzeyde ve aynı 'olgunlukta' taşımıyorlar, ama 'onlara benzeme' çabası yine hemen tümündeki, mimariyi doğrudan belirliyor. Akyaka'nın bugünkü özgün kimliği de zaten bu çabanın ürünü...

İşte bu nedenle eğer Akyaka'nın genel 'imar görüntüsü' diğer çoğu kıyı yerleşmesi gibi beton yığını değilse ve yöresel mimari dokusu Gökova Körfezi'ne inen yeşil yamaçlardaki ormanlar içinde 'çiçek' gibi duruyorsa, bu eşsiz peyzajın önceleri 'yaratıcısı', sonra da 'esin kaynağı' olan Nail Çakırhan'ın adını öyle sadece bir sokağa vermek yetmez.

Hani, bütün Akyaka'nın adı Çakırhan olsun diyeceğim geliyor; ama, hiç değilse onun evinin ve yapıtlarının yoğun olduğu semtin adını 'Nail Çakırhan Mahallesi' olarak koymak, Akyaka'nın vefa borcunun da bir ölçde ödenmesi anlamına gelecektir. Dahası 'gerçeği' de gelecek kuşaklara aktarmış olacaktır...

KÜLTÜR VE SANAT EVİ

Nitekim, Nail Çakırhan da hem bu efsanevi mimarlık serüvenin belgelerini hem de Muğla ve Ula yöresinin geleneksel değerlerini ve sanat zenginliklerini gelecek kuşaklara da aktarabilmek için 88 yaşında 'yeni bir hizmete' daha girişti. Ödül evinin bahçesinde ve aynı yöresellikte inşa etmeye başladığı küçük bina, aslında bir 'Çakırhan Müzesi' olacak ama kendi deyimiyle Akyaka'nın 'kültür ve sanat evi' işleviyle yaşayacak.

Zaten bu nedenle 'Gökova-Akyaka'yı Sevenler Derneği' ile de şimdiden anlamlı bir anlaşma yapmış. Müze binası ve yol üzerinde yaptığı ve müzeye girişinde denetleyen bir konumda bulunan yine tek katlı küçük yapıyı bu derneğe 'tahsis' edeceğini söylüyor. Hep hükümetler koca koca ormanlık alanları ve sitleri çok yıldızlı turizm yatırımlarına tahsis edecek değiller ya; Nail Çakırhan da kendine ait bir bahçede ve 'kendi olanaklarıyla' yaptığı müzenin giriş binasını, aynı ormanları ve SİT'leri 'korumayı' amaçlayan bir derneğe veriyor.

Doğrusu, bütün bunları görünce ve Çakırhan'ın hünerli ellerinden gözlerine yansıyan 'mimarlık sevgisini' bir kez daha kucaklayınca, 'keşke bu müzenin yaşatilmasında Gökova Derneği ile birlikte Mimarlar Odası da görev üstlense' diye düşünüyorum.

1983'te Nail Çakırhan ödül aldığında, kimi akademisyen mimarlar buna karşı çıkmışlar ve hatta dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e haber göndererek; 'Bu adam komünisttir, Ağa Han'ın ödülünü siz vermeyin' bile diyenler olmuştu. Nail Çakırhan da sanki bu mimarların tutmunu 'genel bir tavırmış' gibi zannederek Mimarlar Odasına karşı 'gönlü kırık' bir duruma girmişti.

Neyse ki ileriyen yıllarda odayı yönetenlerle birlikte çoğu duyarlı mimar, bu 'alaylı' meslektaşlarının çabalarına gereken saygıyı göstererek, deyiş yerinde ise gönlünü aldılar. İstanbul Mimarlar Odası da 1992 yılında Nail Çakırhan'a 'Mimarlığa Katkı Ödülü' vererek, yasal olarak oda üyesi yapamasa bile 'anlam' olarak onu Türkiye mimarlaının onur üyeliğine getirdi...

Simdi galiba mimarlara bir görev daha düşüyor. Akayka'da ki Çakırhan Müzsesi'ne sahip çıkmak. Çünkü orası, ' insana, doğaya, çevreye ve kültür saygılı bir mimarlık çabasının' hem anılarını hem de kazanımlarını gelecek kuşaklara aktaracak...

Sayfa başına